Kazanırken eleştirmek
Galatasaray’ın bu sezon transfer planlaması neresinden tutsan elinde kalıyor. Sol bek, sağ bek yedeği ve santrfor yedeği yok. Onun çalımı bunun yıldızı derken kulübeden girip katkı sağlayabilecek ortalama mevki oyuncusu alınmamış. Dün yedek kulübesine bakıyorsun oyuncuların yarısını kimse tanımıyor. Omurga oyuncularından yoksun çıktığı maçta sarı kırmızılılar alelade bir takım görüntüsünde.
Bu sezon yeni bir de klişesi var Galatasaray’ın. İç sahada ilk yarı dünyaları kaçırıyor, rakip kaleciler her yaptıkları kurtarışla biraz daha devleşip özgüven kazanıyor. Ankaragücü maçında Bahadır’ın dün akşam genç Deniz’in olduğu gibi. Galatasaray iç sahada favori çıktığı maçların, gol bulamadığı her ilk yarısında rakipler için adeta kaleci okulu gibi.
Dünkü karşılaşmada sahadaki oyunculara hiç bir eleştirim yok. Yine bir şekilde üç puan alındı. Özellikle Kaan ve Barış bu sezonun emekçileri. Okan Hoca’ya belki neden Zaha’yı en uçta başlatmadığını sorabilirim. Kariyerinde tamamı premier ligde olmak üzere santrfor olarak çıktığı 75 maçta 24 gol atmış. Neresinden baksan Halil’den daha santrfor daha golcü. Gerçi diyeceksiniz ki Abdülkerim bile ondan daha golcü, haklısınız. Halil ilk yarı bittiğinde Muslera’dan bile daha az topla buluşmuştu. Diğer taraftan da yedek kulübesinde Kazımcan otururken Icardi yokluğunda en uygun aday Barış Alper’in sol bekte sabitlenmesi… Ben Halil veya Kazımcan olsam döner futbola başladığım yere geri gider yeniden başlardım.
Bugün itibariyle benim tüm eleştirim doğru transfer planlaması yapmayan yönetim ve iletişim ekibine. Avrupa’da oynayan, ligde şampiyonluk kovalayan takımın kadro planlaması böyle yamalı olmamalı, iletişimcileri de sosyal medyada tweet avına çıkana kadar asıl işin iletişim olduğunu hatırlayıp Icardi sürecini daha iyi anlatmalıydı.